1 Mayıs 2013 Çarşamba

Türkiye'de Bir Kadın



Yeri gelir sana en kutsal varlık, “ana” derler, yeri gelir en çok küfür yiyen insan olursun. Kimse annesine küfrettirmez ama annesine küfredenler çoktur. Burası Türkiye, burada kadın olmak zordur.

Daha yeni doğup da kız olduğunu anladıklarında, suratını asmıştır belki baban, hoşnut kalmamıştır cinsiyetinden. Senelerdir saçını süpürge edip babana yaranmaya çalışan ama hiçbir zaman hak ettiği değeri görmeyen annen, babana bir oğul veremediği için kendini mahçup hissetmiştir, daha seni kucağında tutmanın mutluluğunu yaşayamadan.  Çocukluğunu yaşamaya çalıştığın evde ufak bir köle ilan edilebilirsin. Daha o küçücük yaşında bütün ev işlerini öğrenmen gerekir. Gerekir çünkü evlendiğinde kocana en iyi hizmeti vermen beklenir. Sen aklını dibi tutmuş tencereyle bozmuşken bir anda gözün pencereye ilişebilir. Sokakta arkadaşlarıyla özgürce top oynayan erkek kardeşini görebilirsin. Hayalini kurarsın sokaklarda koşup oynamanın, sen hayalinde koştuğun sırada bir anda babanın o gür, korku saçan sesini duyarsın: “Koş kız bana bir su getir!”. O anda hatırlarsın sana öğrettiklerini, neden senin de erkek kardeşin kadar özgür olamayacağını. E tabii çünkü senin “namuslu” olman gerekir, ya mahallenin diline düşerse anan baban senin yüzünden? Şamarı yer oturursun. Ki çoğu zaman bir şey yapmana lüzum yoktur tokat yemen için. Baban sinirlendiği bir şey yüzünden, Cimbom Fener’e yenildiğinden, kahvede yediği bir laf gücüne gittiğinden ya da sırf canı öyle istediğinden seni ve anneni eşek sudan gelene kadar dövebilir.
Eğer biraz şanslıysan ve hala okula devam edebiliyorsan, ertesi gün okula gidip evden uzaklaşacağını düşünür susarsın. Zaten sen hep susarsın. Susmak zorundasın. Seni küçücükken tanımadığın, istemediğin bir adamla evlendirirler. Tek söz hakkın olmaz. 27 kişi gelir tecavüz eder sana, ve devlet seni korumayı bırak, bunu yaşamayı istediğini iddia eder. Konuşmaya çalıştığında sustururlar. Devlet bedeninle o kadar yakından alakalıdır ki, karnındaki çocuğu doğurup doğuramayacağını bile kendi belirlemek ister. Eh tabii en az 3 çocuk lazım demişler aile başına, senin kürtaja kalkışman büyük facia; senin bedeninmiş seni kararınmış dinlemezler bir de ceza olarak kötü muameleyle narkozsuz alırlar karnındakini. Acı çeker, ama susarsın. Eteğinin boyuna göre değerlendirilirsin bu ülkede, güzelsen namussuz, çirkinsen işe yaramaz olarak nitelendirilirsin. Sokakta yediğin lafların haddini hesabı yoktur, kafanı çevirip yürüyüp gidersin. O lafı atan da sözde erkeklik gururuyla bacaklarını izlemeye devam eder. Okuyup evlenirsin belki ve çok modern bir yaşam sürdüğünü düşünebilirsin. Bir bakarsın kocan “Çalışmanı istemiyorum.” veya “Otur sen erkek işine karışma!” gibi cümleler  sarf etmeye başlar. Eşitlik istediğinde ise “feminist” damgasını yersin. Adın Fatma olur, Songül olur, Merve olur,  buralarda doğup büyümemişsindir belki, adın Jane olur, Sara olur, neticede bir şeyler olur ve sen öldürülürsün. Bu topraklarda adam gibi kadınlığını yaşayabilmen için “adam gibi” kadın olmak gereklidir bazen.
Yarın 8 Mart, çoğu erkeğin farkında bile olmadığı önemli bir gün; Dünya Kadınlar Günü. Dilerim ki burada yaşayan her kadın için daha eşit, daha güzel, daha insancıl günlerin başlangıcı olur. Dilerim ki yapılan bunca etkinlik, bunca eylem, sadece kadınların kadınları savunduğu değil, bilinçli erkeklerin de onlara katıldığı ve devletin de bunu sonunda ciddi anlamda dikkate alıp bir şeyler yapmaya karar verdiği gün olur.
7 Mart 2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder