1 Mayıs 2013 Çarşamba

Yeni Nesil Carrie Bradshaw




Sex & the City’i bilmeyen yoktur herhalde. New York’ta bir yazar olan ve New York aşkıyla yanıp tutuşurken aşk hayatını düzene sokmaya çalışan Carrie Bradshaw, birbirinden farklı arkadaşları Samantha, Charlotte, Miranda ve bitmek tükenmek bilmeyen moda tutkusu. O karmakarışık ama bir o kadar büyüleyici giysi dolabını hatırlamışsınızdır umarım. Diziyi (ve sonrasında çıkan filmleri) defalarca yiyip bitirmiş izleyicileri, yeni bir gençlik dizisi arayışı içerisinde olanları (Gossip Girl’ün yarattığı büyük boşluktan söz ediyorum) ve bence en önemlisi nostaljiyi, 80’leri, o rengarenk giysileri ve Cyndi Lauper ruhlu müzikleri özleyen insanları bir araya getirecek yeni bir dizi var elimizde: The Carrie Diaries. 
Candace Bushnell’in kendi hayatından esinlenerek yazdığı aynı adlı romanından uyarlanan bu yeni dizide, Sex & the City’nin stilettolarıyla senelerdir kaldırımlarını çürüten New York kadını Carrie’mizin, 16 yaşına, lise yıllarına, küçük bir kasabada masum bir kız olduğu 1984 yılına dönüyoruz. Büyüleneceği Manhattan’a ilk gelişi, moda aşkını fark etmesi, ilk aşkları, aile hayatı ve lise arkadaşlıklarıyla Carrie’nin kendini keşfedişini izliyoruz. The Carrie Diaries’in Sex & the City ile bütün detaylarının aynı olduğunu söyleyemem ama emin olun ki bu, dizinin çekiciliğini tek gram eksiltmiyor. O zamanların gerçek New York görüntülerini de zaman zaman görebildiğimiz dizinin başrol oyuncusu 19 yaşındaki Anna Sophia Robb. Gossip Girl, Sex & the City takipçilerinin mutlaka izlemesi gereken bir dizi olduğuna inanıyorum nitekim yeni Carrie’nin çarpıcı stilini ön plana çıkartmak için dizinin stylingini Gossip Girl’le ünlenen Eric Daman yapıyor. Bol bol moda, bol bol müzik, bol bol 80’ler karmaşası. Carrie Diaries gerçekten o zamanlara geri dönme isteği uyandırıyor. Eğer bu tatta bir film de izlemek isterseniz size önerim kesinlikle Almost Famous. 80’ler lise hayatı içinse The Breakfast Club. Yaşasın retro!

11 Şubat 2013


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder